Sen hiç bir ölüyle sabaha kadar aynı oda da kaldın mı?
Bu Pazar gecesi ben kaldım ve hayatımda ilk defa hiç olmadığım kadar soğukkanlılıkla, ben bile kendime şaşırdım…
Kardeşimden sonra ilk defa ölmüş bir insan gördüm ve ilk defa hiç korkmadım.
Ölümün tüm soğukluğu nu iliklerime kadar yaşadım…
Kardeşimi canımı kaybettiğimde çok farklıydı, kanım çekilmiş boş bir çuval gibi fırlatılmış hissediyordum kendimi tepkisiz ruhsuz doyasıya acımı haykıramamıştım ağlayamamıştım bile…
Ben güçlü olmalıydım çünkü umutlarını bana bağlamış annem ve babam vardı bende kendimi bırakırsam kim onlara destek olurdu?
İlk defa o zaman anladım ne kadar sabırlı ve soğukkanlı olduğumu bu huyumu sevmeli miyim bilemedim…
5 yıl geçti kardeşimi toprağın kollarına bırakalı beş koca yıl geçti ama hala dün gibi.
Bunu anlatmaya yüreğim dayanmıyor o yüzden hep uzak bir şehirde yaşadığını düşünüyorum birtanemin biz sesini duymuyoruz görmüyoruz ama o yaşıyor belki bu hayatta olduğundan daha mutludur orda…Allah’ım onu sevdiğin kullarından yap senin yanında biliyorum ki buradakinden daha mutlu…
Bu hafta sonu da büyük dayımı kaybettik hastaydı kanser denen illet hastalık onu da yakalamıştı.
Adapazarı’nda hayırsever bir İngiliz in depremden zarar gören insanlar için yaptığı evlerde oturuyordu biri özürlü iki çocuğuyla birlikte. 45 gün önce yine aynı hastalıktan karısını kaybetmişti bende geliyorum arkandan çok beklemeyeceksin demişti karısına veda ederken ve beklemedi.
Zayıflamıştı, ilk defa bir insanın o kadar zayıf olabileceğine şahit oldum bir deri bir kemik kalmıştı.
Henüz 18 yaşında olan kızı bakıyordu yatağa düştüğünden beri o kadar büyük bir sorumluluğu vardı ki, onun yaşındakilerin kafasında kavak yelleri eserken o her gün babasının altını değiştiriyor, yemeğini yedirmeye çalışıyor ve birde otistik olan kardeşine bakmaya çalışıyordu…Kendimi koydum onun yerine ben kaldıramazdım bu yükü o nasıl dayanıyor acaba dedim ufacık yaşında bu kadar acı…
Benim acım onun acılarının yanında kum tanesi diye düşündüm ve karar verdim artık yolunda gitmeyen şeylere üzülmeyeceğim.
Biz gittiğimizde ruhu canından çıkmıştı dayının acıları dinmiş sonsuz bir huzura kavuşmuştu artık…
Yere yatırmışlardı çenesini bağlayıp üzerine beyaz bir çarşaf örtmüşlerdi ve karnının üzerinde de bir bıçak vardı…
Hava buz gibiydi ev buz gibiydi içim buz gibiydi.
Oda da birkaç kadın kuran okuyordu başında, bende girdim odaya aklıma hiç korku gelmedi şaşırdım kendime ama hiç korkmadım o gece sabaha kadar başında oturduk tesbih çektik dualar okuduk
bir kez daha anladım ki bu hayatta hepimiz kiracıyız ölümün soğuk yüzüyle bir gün mutlaka tanışacağız.
Böyle birbirinden çok farklı iki gün geçirdim işte hala etkisinden çıkabilmiş değilim.
0 köpüklü ne demiş: