Ben değilim giden!
O kelimelerini midesine oturtmuş kifayetsiz yolcu, o dalgın, o hisli, o hissiz, o damgalanmış aşkını göğsünü kapatarak gizleyen kadın
ben değilim...
Şehirler geçiyor sağ tarafımdan; kocaman evler, yakılmış çınarlar, “burada hayat var” diyen ışıklar geçiyor. Sonra mevsimler geçiyor başımın üzerinden, bağrı yanık, bağrı açık aşklar geçiyor. Yıllar geçiyor “daha dün gibi ” dediğim anlar, yüzler, acılar... Ama bir delilik tıkanıyor boğazımda, bir hıçkırık mıh gibi saplıyor beni takvimin meydanına...
Orada, o dakikada ıslak gözlerimi ayak uçlarıma dikip, buz kütlesi bir bedeni eritiyorum.
Hayır! Ben değilim bu giden.
Giden, başıbozuk bir gurur… İyi niyet müsveddesi sahte bir suret…
O dipsiz, o kör, o sağır; o dur durak bilmeyen heves; o bile bile bir hayalin kanına giren zalim; o amaçsız; o bir var, bir yok hayalet
ben değilim!
Topraklar kayıyor uçurum kenarlarından. Ve sular, en çok onlar taşıyor nehir yataklarından. Kulağımın kenarından geçiyor bir kurşun, sonra bir bomba, bir kıyamet, binlerce alamet... Gözlerim yanıyor! Sol omzumdan uçuyor bir kartal, çığlık çığlığa. Zevkler geçiyor anlık, şiirler, keman konçertoları, yağlı tablolar, sulu hüzünler, faili meçhul cinayetler geçiyor.
Sırtlarındaki bıçak izlerini gözüme sokan binlerce insan gidiyor hayatımdan! Kırmızı bir gök geçiyor gölgemi uzatarak, unutulmuş ülkelerin yok sayılan çocukları sütten kesiliyor birer birer... Yanımdan geçen her gerçek, kâbus oluyor az ilerde. Yaşlanıyor eller, alındaki lekeleri kapatmaya çalışan, bıçak izi gibi keskin çizgiler derinleşiyor. Dünya geçiyor yanımdan, dönerek, savrularak...
Ben değilim bu giden!
Giden uzun gemiler, kaptanlı, ağırbaşlı, dalga savaşçıları...
Bu şehirden tren rayları uzar bilinmeze... Her giden ardında bıraktıklarıyla yaşar bedenimde. Hangi sokağın başına düşse yolum aynı küf, aynı is kokusu. Gitmek nedir bilemedim işte bu yüzden. Hep yolların karşısında elinde dünlerden kalma solgun umut demetleriyle bekleyen kadındım.
BEN DEĞİLDİM ...
This entry was posted on 23:11 and is filed under . You can follow any responses to this entry through the RSS 2.0 feed. You can leave a response, or trackback from your own site.
- Curly
- Çıtırlıktan henüz kıtırlıga terfi etmiş son anda pigme olmaktan yırtmış :)bodur tavuk her zaman piliçtir sözüne sonuna kadar inanan:) kıvırcık saçları ve kocam gözleriyle çocukluk yıllarını bonus kafa olarak geçiren ama şimdilerde beline kadar uzanan saçlarını çok seven hayata hep ne kadar zor olsada gülen gözlerle bakmaya çalışan günümüzün yalnız polyannalarındanım işte...
-
-
Bi arkadaşa bakıp çıkıyorum9 yıl önce
-
-
-
hıyar geri geldi...15 yıl önce
-
-
biselamgonder@gmail.com
********************************
(Evir çevir bi daha oku dönder,
ara sıra gülümse bi selam gönder.)
Suya sabuna dokunanlar
Ben kimim
Saat kaç
Neler anlatmışım
Geçmişe mazi geleceğe niyazi
Takipteyim
Bizi sevmişler sabun köpüğü
Hiçbir şeye yetemediğin anlar vardır… Yaşadığın her şeyin sabun köpüğü olduğunu anladığın, baloncuklar teker teker patlarken, her şeyi kaybettiğinin farkında olup da hiçbir şey yapamadığın…
Binlerce cevapsız soru içinde, hayata cevapsız kaldığın ve kimseyle konuşmak istemeyip kendine çağrılarını bile meşgule aldığın…
“Ben güçlüyüm” yalanını her söylediğinde aynaya, yüzün kızarır böyle zamanlarda. Hayat güçlüdür. Gerçeği bilmek kimseye bir şey kazandırmayacağından, herkes kendi gücüne inanmak ister. Sonra bir anda, sessiz bir sabaha gözlerini açarken, “Hayır,” dersin, “güçlü falan değilim ben”. Bir anda tüm mücadeleden vazgeçersin. Tüm kavgalarından. Her şeyi olduğu gibi bırakmak, ayak uydurmak ister, sessiz bir kabullenmişliğe bürünürsün.
“Olduğu kadar” cümlesi girip yerleşir hayatına; “Olmalı” kelimesi terk edip gider cümlelerini.. “Olduğu kadar” yaşamaya başlarsın “olduğu kadarıyla”…
Beklentiler, hayaller boş gelmeye başlar artık. Kimse senden bir şey beklemesin istersin, sen hayattan bir şey beklemezken.
Yorgunluğun, yılgınlığın arttıkça zincirler seni, bırakıp kaçma, yeni hayaller kurma, yeni bir şeylere başlama hevesi yaşamından uzaklaştıkça; asla bitmeyecek yorucu yokuşlar gibi isteksiz bırakır seni hayata karşı.
“Ben buyum” dersin…
“Olduğum kadarım”
“Çabalamanın anlamı yok daha fazlası için” dersin.
ve Kaybedersin...
Binlerce cevapsız soru içinde, hayata cevapsız kaldığın ve kimseyle konuşmak istemeyip kendine çağrılarını bile meşgule aldığın…
“Ben güçlüyüm” yalanını her söylediğinde aynaya, yüzün kızarır böyle zamanlarda. Hayat güçlüdür. Gerçeği bilmek kimseye bir şey kazandırmayacağından, herkes kendi gücüne inanmak ister. Sonra bir anda, sessiz bir sabaha gözlerini açarken, “Hayır,” dersin, “güçlü falan değilim ben”. Bir anda tüm mücadeleden vazgeçersin. Tüm kavgalarından. Her şeyi olduğu gibi bırakmak, ayak uydurmak ister, sessiz bir kabullenmişliğe bürünürsün.
“Olduğu kadar” cümlesi girip yerleşir hayatına; “Olmalı” kelimesi terk edip gider cümlelerini.. “Olduğu kadar” yaşamaya başlarsın “olduğu kadarıyla”…
Beklentiler, hayaller boş gelmeye başlar artık. Kimse senden bir şey beklemesin istersin, sen hayattan bir şey beklemezken.
Yorgunluğun, yılgınlığın arttıkça zincirler seni, bırakıp kaçma, yeni hayaller kurma, yeni bir şeylere başlama hevesi yaşamından uzaklaştıkça; asla bitmeyecek yorucu yokuşlar gibi isteksiz bırakır seni hayata karşı.
“Ben buyum” dersin…
“Olduğum kadarım”
“Çabalamanın anlamı yok daha fazlası için” dersin.
ve Kaybedersin...
Ayak izleri
On,Yüz,Bin Baloncuk yuttum...Hickhh
Theme by Function
© 2008 Sabun köpüğü Bloggerized by Falcon Hive.com
0 köpüklü ne demiş: